Göle’de maden ocağı projesine sert tepki

ARDAHAN-BHA

Ardahan’ın Göle ilçesinde yapılmak istenen amaden ocağı, bölge sakinleri ve çevre örgütleri tarafından protesto edildi. Göle Doğa ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Ömer Turan “Maalesef ki, dağlarımızda biten gül, menekşe ve sayısı 2 bin 700 civarında endemik bitki türü, madencilik tehdidi altındadır” dedi. Bir mahalle sakini, “Biz burada maden sahası girişimine karşıyız. Bizi doğamızla baş başa bıraksınlar. Zaten örnekleri var; en yakın örneği Erzincan İliç’te yaşanan olay. Bu olay birçok vatandaşımızın canına da mal oldu. Biz burada tarımla, hayvancılıkla uğraşan insanlarız, bizi rahat bıraksınlar” diye konuştu.

Ardahan’ın Göle ilçesine bağlı Büyükaltunbulak Köyü Gevrık Mahallesi’nde Koza Holding tarafından açılmak istenen maden ocağı protesto edildi.

 

“Yapılmaması için gövedemizi taşın altına koyduk”

Büyükaltunbulak Köyü Muhtarı Suat Altun, altın arama çalışmalarına karşı olduklarını ve bu durumun çevreye ve insan sağlığına zarar vereceğini belirtti. Altun, “Buradaki durumumuz belli. Koza Holding burada çalışma yapacakmış. Kesinlikle biz bunu hiçbir şekilde istemiyoruz. Her türlü karşısındayız. Bu konuda bizi devletimiz ile karşı karşıya getirmesinler” dedi. Altun, ayrıca siyanürlü altın arama çalışmalarının hayvanların ve insanların sağlığını ciddi şekilde etkileyeceğini belirterek, “Burada yaşam alanımız olmayacak, göç başlayacak ve doğamızın bütün güzellikleri kaybolup gidecektir” dedi.

Göle Belediye Başkanı Gökhan Budak ise altın arama çalışmalarının önüne geçmek için ellerinden geleni yapacaklarını ifade etti. Budak, “Şu anda maden faciası ile ilgili yapılacak olan yerin önündeyiz. Elimizden geldiğince bu faciayı önlemek için elimizi taşın altına değil gövdemizi taşın altına koyacağız” dedi. Budak, ayrıca altın arama çalışmalarının başlaması durumunda 22 köyün etkileneceğini ve Göle’nin çölleşmemesi için bu çalışmanın önüne geçilmesi gerektiğini belirtti.

“Doğa için mücadele etmeye devam edeceğiz” 

CHP Göle İlçe Başkanı Recai Özal, doğanın korunması gerektiğini ve bu konuda mücadele etmeye devam edeceklerini belirtti. Özalp, “Bizler bu topraklarda yaşadık, yıllarca yaşamaya devam edeceğiz. Bugün intikamını almasa da doğa yarın bunun bedelini canımızla, kanımızla, çocuklarımızla ödemiş olacağız” dedi. Özalp, ayrıca bölge halkının tarım ve hayvancılıkla uğraştığını ve bu faaliyetlerin yok olmasına izin verilmeyeceğini belirtti. “Biz buradayız, hep burada olacağız. İlçemiz için, doğamız için mücadele etmeye devam edeceğiz” diye ekledi.

Köylülerden Volkan Bozkurt, “Bu bölgede tarım ve hayvancılığın en yoğun yapıldığı köyüz. Burada insanların geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olduğu için kesinlikle siyanüre müsade etmeyeceğiz” dedi.

Bir başka vatadandaş ise “Tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktayım. Doğu Anadolu bölgemizde açılması planlanan hava sahası buranın en verimli topakları. Biz burada maden sahası girişimine karşıyız. Bizi doğamızla baş başa bıraksınlar. Biz burada maden istemiyoruz. Zaten örnekleri var; en yakın örneği Erzincan İliç’te yaşanan olay. Bu olay birçok vatandaşımızın canına da mal oldu. Biz burada tarımla, hayvancılıkla uğraşan insanlarız, bizi rahat bıraksınlar” diye konuştu.

“Bizi kimseye muhtaç etmesinler”

Köylülerden Selahattin Kaya ise “Çiftçilik yapmaktayız. Bizim bölgedeki en verimli topraklar burada bulunuyor. Biz onların fabrikalarının bahçelerine, villalarının bahçelerine gidip hayvanlarımızı otlatmıyoruz. Müsade etsinler biz gidip orada bir saat otlatalım onlar da gelip burada altın çıkartsınlar. O yüzden bizi serbest bıraksınlar. Biz onları istemiyoruz” dedi.

Büyük Altunbulak Köyü Dernek Başkanı Köksal Yıldırım, “Koza Holding’in köyümüzde ÇED raporu isteyerek altın çıkartmak maksadında olduğunu biliyoruz. Dağımızın iki etrafında faal durumda olan fay hatları vardır, bunu raporlarında sunmamışlar. Köy olarak, yöre olarak altın çıkartılmasını istemiyoruz. Madenin etrafında mezarlığımız var, köyümüz var, evlerimiz var. Bundan dolayı istemiyoruz” diye konuştu.

Bir başka vatandaş, “Toprağımızdan, ülkemizden, vatanımızdan uzak dursunlar. Biz burada huzrlu, mutlu iyi kötü kendi halimizde yaşayıp gidiyoruz. Kimseye muhtaç değiliz, bundan sonra da bizi kimseye muhtaç etmesinler. Nereye gideceğiz bu yaştan sonra? Bir yere gitmek istemiyoruz, toprağımızdan çıkmak istemiyoruz” dedi.

“ÇED Raporu dahi hazırlanmadı”

Basın açıklamasını okuyan Göle Doğa ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Ömer Turan ise şunları söyledi:

“Maalesef ki, dağlarımızda biten gül, menekşe ve sayısı 2 bin 700 civarında endemik bitki türü, madencilik tehdidi altındadır. Bildiğiniz üzere Koza holding sınır olarak Gevrık’te ama dört köyün tam orta noktasında ÇED raporu dahi hazırlamadan açık ocak usulü ile altın ve bakır çıkarmak istiyor. Şirketin açık ocak usulü ile altın ve bakır çıkarmak için hazırladığı proje ile Ardahan Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğüne yaptığı başvuru, halen sonuçlanmadı. Bizler bu müracaatı duyduktan sonra proje dosyasını inceleyerek bu tip bir madencilik faaliyetinin bölgemize vereceği zararları gözeterek, köylerimizde bu projeyi istemediğimizi resmi başvurularımıza konu yaparak ilgili kurumlara bildirdik. Bunun yanı sıra yaptığımız toplantılar ve görüşmelerde de köyümüzde madencilik faaliyetlerini istemediğimizi belirttik. Aradan geçen dört aylık bir zaman zarfında tarafımıza olumlu bir dönüş yapılmadığından bu basın açıklamasını yapma gereği duyduk.

“Doğamızı her türlü zehirden korumak istiyoruz”

Bu süreçte öğrendik ki, tehlike daha büyük. Göle’mizin büyük bir bölümü maden ruhsatına açılmış. Değerli Basın mensupları ve çok değerli katılımcılar Doğu Anadolu Bölgemizin yüksek platolarına sahip olan ilçemiz yüksek kaliteli mera ve yaylalarıyla organik hayvancılığın yapıldığı bir havzadadır. Ülkemizin et ve kurbanlık hayvan ihtiyacının büyük bir kısmı buralardan karşılanmaktadır. Yine bölgemiz yaklaşık olarak 2700 endemik bitki türü ve florasıyla zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Doğal çayırlarımız koruma altına alınan bitki türleriyle kaplı ve yapısını bozmak yasaktır. Bu sebeple yoğun bir şekilde arıcılık faaliyeti yapılmaktadır. İlimiz Kafkas Arı ırkının gen merkezidir. Dışardan gezginci arı giriş çıkışı yasaktır. Coğrafi işaret alınarak tescil edilmiştir.

 

“Coğrafi işaretli bölgemizde madencilik olmamalı”

Yine ilçemiz verimli ve kimyasalların bulaşmadığı toprak yapısıyla sadece Ardahan ve Kars’a özgü kavılca buğdayının yetiştirildiği bir alandır. Coğrafi işareti alınarak tescil edilmiştir. Yine ilçemiz ülkemizde bir eşi ve benzeri daha olmayan sarı çam ormanlarıyla kaplı bir alandadır. Yoğun şekilde sulak alanlara sahip olan ilçemiz göçmen kuşların uğrak alanı ve göç yollarının üzerinde bulunmaktadır. Akarsularımız ve derelerimizde nesli tükenme tehlikesinden olan ve koruma altında olan balık türleri yaşamaktadır. Maden sahasında geçmekte olan Şimşimik deresi Göle ovasını sulayarak Kura nehrine akmaktadır. Proje dosyasında bahsedildiği gibi 140 metre uzaklıkta değil bazı noktalarda dağin tam dibinde geçmektedir.

 

“Aktif fay hattının üzeirnde patlama yapılacak”

Son yayınlanan Türkiye deprem haritasında bugün Koza Holding’in açmak istediği maden sahasında aktif bir fay hattı olduğu görülmektedir. Proje dosyasında fay hattı görmezden gelinmiştir. Diri fay hattı üzerinde madencilik faaliyetleri yapılmak isteniyor. 2023’de yaşanan depremin yaraları halen kapanmamışken, depremden zarar gören hemşehrilerimizin mağduriyetleri halen çözülmemişken; fay hattının üzerinde her gün yeni patlatmalar yapacak maden ruhsatına izin verilmesini istemiyoruz. Evlere uzaklığı 150 metre olan maden sahasında projeye göre 87 kez şiddetli patlatmalar yapılacağı kullanılacak patlayıcı maddenin anfo tipi kimyasal patlayıcı olduğu ve patlatma esnasında oluşacak toz bulutlarının cilde ve göz sağlığına zarar vereceği toz bulutlarının dağılıncaya kadar temas edilmemesi gerektiği de ayrıca projede görünmeyecek bir yere not düşülmüştür. Dolayısıyla proje bu haliyle bile yapılacak her patlatma faaliyeti fay hattına sismik hareketle etki edeceği evlere ve insan sağlığına zarar vereceği yer altı kaynak sularına ve yer üstü akar sularına zarar vererek geri dönüşü olmayan ekolojik bir yıkıma davetiye çıkaracağı açıkça görülmektedir.”