
Evli olmak, işverenler tarafından genellikle istikrar ve sorumluluk bilinci ile ilişkilendirilir. Kurumsal dünyada önemli kararlar alan bir liderin özel hayatında da istikrarlı olması, iş dünyasında güvenilirlik göstergesi olarak kabul edilir. Büyük bankalar ve finans kuruluşları, yöneticilerinin düzgün bir aile hayatına sahip olmasını ister. Bekar bir yöneticiye kıyasla, evli bir yöneticinin daha az riskli olduğu düşünülür.
Toplantı odasında iki aday var: Biri evli, 15 yıllık tecrübeye sahip; diğeri bekar, aynı tecrübede ve hatta daha yüksek performans göstermiş. Kim seçiliyor? Çoğu zaman evli olan. Çünkü ‘istikrarlı, güvenilir ve yerleşik’ bir hayatı var. Peki, bu gerçekten güvenilirlik mi, yoksa sadece eski bir alışkanlık mı?
Ancak burada ciddi bir güç eşitsizliği ve sistemsel bir problem var. Evli yöneticilerin “daha az riskli” olarak görülmesi, aslında yüzeysel bir güven algısı yaratıyor.
Kadın Çalışanlar İçin Görünmez Engel
Erkek egemen yönetim anlayışı, kadın çalışanları dezavantajlı hale getiriyor.
Bekar ya da kariyer odaklı kadınların, üst düzey erkek yöneticiler tarafından manipüle edilme veya taciz edilme riski artıyor. Kadınlar, kariyerleri zarar görmesin diye bu tür durumları ya görmezden gelmek zorunda kalıyor ya da baskı altında kalıyor.
Özellikle bankacılık, finans ve kurumsal şirketlerde skandalların üstü kapatılma eğiliminde.
Evli bir yöneticinin bir çalışanla yasak ilişki yaşaması veya tacizde bulunması, şirketin itibarı zarar görmesin diye örtbas edilebiliyor. Kadınların bu durumu şikâyet etmeleri hâlinde kariyerlerini kaybetme korkusu yaşaması, sessizlik kültürünü besliyor.
Güçlü erkeklerin yönettiği sistem, gerçekten emek veren kadınları geride bırakırken, bazı kadınların çıkarları için güç ilişkilerini kullanmasına olanak tanıyor.
“Belli ilişkiler kurarak yükselme” mekanizması, hem fırsatçılığı hem de kadın çalışanlara karşı genel bir güvensizlik yaratıyor.
Bu da, gerçekten başarılı kadınların gölgede kalmasına sebep oluyor.
Kadınlar İçin Çıkışsız Döngü
Bekarsan şüpheli, evliysen yükün fazla. Kadınlar için seçenekler sınırlı: Ya sistemin bir parçası olup sessiz kalmak ya da risk alıp sistemin dışına itilmek.
Bekar kadınlar: Evli yöneticiler tarafından istenmeyen dikkatle karşılaşabiliyor veya “belli imalarla” karşı karşıya kalabiliyorlar.
Evli kadınlar: İş hayatında ilerlemek için aile yaşamlarını feda etmek zorunda kalabiliyor veya çocuk sahibi olduklarında kariyerlerinin kesintiye uğramasıyla karşı karşıya kalıyorlar.
Bekar Erkekler de Bu Sistemin Kurbanı
Terfi ve Yükselmede Zorluk
Bekar erkekler, evli olanlara kıyasla daha “düzensiz” veya “istikrarsız” algılanabiliyor.
Şirketler, aile sahibi olanların daha sorumluluk bilinci yüksek ve uzun vadeli sadakat göstereceğini düşünüyor.
Bekar yöneticiler, “kişisel yaşamı çok hareketli” veya “bağlılığı düşük” gibi önyargılarla karşılaşabiliyor.
Evliysen sadık, bekarsan serseri damgası yiyorsun. Sistem, özel hayatına bakarak seni iş dünyasında bir yere yerleştiriyor. Oysa başarı ne aile cüzdanında ne de parmağındaki yüzükte yazılı.
Güven ve İmaj Sorunu
Bir bekar erkek yönetici, özellikle kadın çalışanlarla kurduğu ilişkilerde daha dikkatli olmak zorunda.
Çalışanlarıyla yakınlık kurması bile dedikodulara, hatta suçlamalara yol açabilir.
Evli bir yönetici için “aile babası” algısı bir koruma kalkanı oluştururken, bekar bir yönetici aynı imajdan faydalanamıyor.
Yalnızsan Şansın Az
Özellikle geleneksel ve muhafazakâr şirketlerde, evli yöneticiler kendi aralarında bir dayanışma ağı oluşturabiliyor.
Bekâr bir erkek, bu network’ün dışında kalabiliyor ve fırsatlara erişimi kısıtlanabiliyor.
“Sen daha oturmamışsın, aile hayatın bile yok” gibi söylemlerle üst yönetimde ciddiye alınmama riskiyle karşılaşabiliyorlar.
Yükselmenin Gerçek Kriteri Ne Olmalı?
Evlilik, iş dünyasında etik olmanın ya da iyi yönetici olmanın garantisi değildir.
Bu sistem, liyakati değil; güç ilişkilerini, görünürlüğü ve evlilik statüsünü ödüllendiriyor. Bekar erkekler dışlanıyor, kadınlar ya bastırılıyor ya da etik dışı bir yarışa zorlanıyor.
Oysa yönetimde yükselmenin tek kriteri liyakat olmalı. İş dünyasında başarı, kişisel hayattan bağımsız olarak performans, etik duruş ve mesleki yetkinlik temelinde değerlendirilmeli.
Gerçek şu ki, bu sistem ne evliliği kutsuyor ne de liyakati önemsiyor. Sadece güçlülerin güçsüzleri bastırdığı, görünürlüğün emeğin önüne geçtiği çarpık bir düzeni sürdürmeye devam ediyor.
