İzmir’de bir kaymakamın oğlunun yaz aylarında, dondurmacıda çalıştığını öğrendim, emin olun şaşırdım, nasıl bir kaymakamın oğlu dondurma satar ki?

Evlatlarımızı hayata nasıl hazırlıyoruz?

Bu soru günümüzde en çok düşünülmesi gereken konulardan biridir.

Birçoğumuz evlatlarımızı tam manası ile yetiştirdiğimizi iddia ediyoruz.

Peki, tam manası ile yetiştirmek deyince bizim aklımıza neler geliyor?

Her anne-baba; evladını, üniversiteyi okuması için büyük bir çaba sarf ediyor. Peki, evladımızın üniversite bitirmesi ne kadar önemli?

Hayat sadece üniversiteyi okumaktan mı ibaret?

Hayatı öğrenmemiş ama üniversiteyi bitirmiş nesiller bizlere neler katabilir?

Çok soru cümleleri ile başladık bu yazıya haklısınız, burada biraz da sizden bir şeyler ekleyelim diye böyle yaptım. Buraya kadar okuduysanız eğer en azından iç dünyanızda bu soruların birine cevap vermişsinizdir diye umut ediyorum.

***

Bu yazıyı yazmaya, yaşadığım ilçedeki bir duyum sonrası başladım.

İzmir’de bir kaymakamın oğlunun yaz aylarında, dondurmacıda çalıştığını öğrendim, emin olun şaşırdım, nasıl bir kaymakamın oğlu dondurma satar ki?

Dondurma satmak kötü bir şey değil tabi, dondurma satanlar kötü bir iş de yapmıyorlar, demek istediğim kaymakamın oğlu liseyi okuyor, tüm gençler gibi o da tatil yapmak isteyecektir, ama bizim kaymakamın oğlu dondurma satıyor!

Merhametsiz Kaymakam!

Senin oğlun okusun, aylarca başını kitaplardan kaldırmasın, yaz tatiline gelsin ailesinin yanına mutlu günler geçirmek istesin ki sen onu dondurmacının yanına ver çalışsın diye!

Yıllar önce bir seminer dinlemiştim, kıymetli abimiz Sıtkı Aslanhan, seminerinde evlatlarımızı istediğimiz gibi yetiştirmediğimizi çok iyi resmetmişti.

Tabi onun ağzı ile anlatamayız ama, bir yerde hem eğitim olarak hem de mevki makam olarak önemli yerlere gelmiş, mesela profesör olmuş mühendis olmuş bir kaç kişi ile konuşurken hepsine babalarının mesleklerini sormuş, bir çoğu çiftçi, bakkal, terzi ve benzeri meslek erbabı olduklarını söylemişler, çocuklarını okutup mühendis yapmışlar, doçent yapmışlar profesör yapmışlar, ülkemize hizmet eden birer nefer olmuşlar.

Aynı kişilere sizlerin babası esnaftı, bakkaldı, çiftçiydi, sizleri okutup yine onların tabiri ile büyük adam etmişler bakın şimdi hatırı sayılır yerlere geldiniz, peki sizin evlatlarınız ne işle meşguller deyince birçoğu sınıfta kalarak evlatları konusunda bazı sıkıntıları oldukları söylemişler.

***

Burada almamız gereken evlatlarımızı okutmayalım değil tabii, ama onlara hayatı mutlaka öğretelim.

Kazanmanın ne demek olduğunu öğretelim ki harcarken nasıl kazanıldığını iyi bilsinler.

Hayatın içerisinde gerçekten çok sıkıntılar yaşayacaklar ve her zaman bizler onların yanlarında olamayacağız onlara hazırlıklı bir birey yetiştirmeliyiz.

Tabi gençken, çocukken bu durum anlaşılması zor bir süreç oluyor, mesela babam yıllar önce buzdolabında bir şişe soğuk su ile beni Örnekköy pazar yerine bıraktığında ben çok kırılmıştım. Pazarda arkadaşlarım aileleri ile beni gördüler bazıları ‘su mu satıyorsun’ dediler bazıları der gibi baktılar. Okulda kuytu köşelerde ‘Vahit pazarda su satıyordu’ sözleri hep kulaklarıma gelirdi. O zamanlar utanırdım hatta babama öyle kızardım ki anlatamam. Ama mecbur itaat ederdim. Büyüdüğüm zaman anladım ki babam bana çok iyi bir hayat dersi vermiş.

Kimseye muhtaç olma.

Kimseye muhtaç olmana gerek yok.

Sen her şeyi başarabilirsin.

Bu kazanımların tamamını yazamam ama insanın kendisine güven duygusunu, başarmanın tadını o yaşlarda alması demek ki çok önemli bir şeymiş.

Benim esnaf babam da öyle bir ileri görüşlüymüş ki o zamandan bizi yetiştirmiş.

***

Kaymakam beyin oğlunun dondurma satarak kazanacağı paraya ihtiyacının olmadığını hepimiz biliyoruz, oğlunun da oradan kazanacağı paraya ihtiyacı yok, ama hayat dersi, hayatı tanıma sanatı işte oradan başlıyor.

Bölgenin mülki amiri iken bunu asla kullanmayıp oğluna hayatı tanıma şansını veren kaymakam beyi yürekten tebrik ediyorum.

Babası mülki amirken babasının gücüne sarılmadan, hayatı erken yaşta tanımaya azmeden evladımızı da yürekten tebrik ediyorum.