BHA-SPOR

Kadın Futbol Takımı Bugün Millî Takımımızın vazgeçilmez stoperi ve Kadın Ligi’nin en tecrübeli ismi Gülben HIZ TFF Tam Saha dergisine açıklamalarda bulundu.;

Ay-yıldızlı formayla ilk tanıştığında yıl 2009’du ve o henüz 15 yaşında bir kız çocuğuydu. Birkaç yıl öncesinde Gölcükspor Kadın Futbol Takımı ile tanışana kadar kendini dünyanın futbol oynayan tek kızı sanan bir çocuk… İlk büyük başarısını 2011’de Dünya Liselerarası Futbol Şampiyonası’nda ikincilik madalyasını göğsüne takarak yaşadı. 

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

Kocaeli’nin Gölcük ilçesinde 11 Haziran 1994’te doğmuşsun. Öncelikle aileni tanıyabilir miyiz?

Söylediğiniz gibi, Kocaeliliyiz. Annem hâlâ orada yaşıyor. Babamı 2.5 yıl önce kaybettik. 6 kardeştik ama bir ablam kanser sebebiyle vefat etti. Yolumuza beş kardeş olarak devam ediyoruz. Ben evin en küçüğüyüm. Kardeşlerimin hepsi evlenip barklandı. Evlenmeyen bir ben kaldım.

Futbol öncesi hayatından biraz söz eder misin; nasıl bir çocukluk geçirdin?

Başlangıçta futbolu sevdiğim söylenemezdi. Ama yine de 6-7 yaşlarında mahallede top oynamaya başlamıştım. Yani futbolla birlikte doğdum büyüdüm diyebilirim. Abim mahallede futbol oynarken beni de takıma dâhil etti. Erkeklerin arasında oynuyordum. Onlar da bana gol attırmaya çalıştılar. İki gol atınca içimde bir futbol aşkı doğdu diyebilirim. Ondan sonra sürekli futbol oynamak istedim. Hep “Mahallede top oynasınlar da beni de alsınlar” diye baktım.

Bir üst basamağa nasıl atladın?

Değirmendere’de yaşıyorum. Gölcük’le aramızda 10 dakikalık mesafe vardı. Açıkçası futboldan önce Gölcük diye bir yerin varlığından dahi haberim yoktu. Sadece doğduğum yeri biliyordum. Hayatım okul, çimde oynanan futbol ve ev arasında geçiyordu. 10 kilometre ötesini bilmiyordum. Okullar arası turnuvalarda erkeklerle oynamaya devam ediyordum. Beden Eğitimi Öğretmenim İlker Cinkara bir gün bana “Bir takımda oynayabilir misin?” diye sordu. Erkeklerle oynayacağımı sandım. Aklıma bir kadın takımı olabileceği gelmedi.

Çünkü dünyada futbol oynayan tek kız çocuğu olduğumu zannediyordum. Kadın takımlarının varlığından dahi haberim yoktu. Ona rağmen bu soruya, “Evet oynarım” cevabını verdim. Erkeklerin arasında kendi seviyemi görmek istiyordum. O da beni Gölcükspor Kadın Futbol Takımı’nın olduğu yere getirdi. Gölcük’e gidince sanki başka bir hayata geçiş yaptım. İzmit Belediye ile Gölcükspor’un maçı vardı. Hatta ayağımda krampon dahi yoktu.

Basketbol ayakkabısı giyiyordum. Hangi formayı giyeceğimi bilmiyordum. İlk forma numaram 16’ydı. Yedek çıktım. Hasan Alemdar Hocam geldi, “Sen bu ayakkabılarla oynayabilir misin?” diye sordu. Ben de, “Oynarım hocam” dedim. Diğer kızların nasıl oynadığını biliyor, beni bilmiyor. Pek ümitli gözükmüyordu o an… Orada kız takımını görünce ayrıca şoke olmuştum.

Dünyada benden başka futbol oynayan kız çocukları da varmış. Bunu görünce çok mutlu olmuştum. Kendi geleceğimi orada görmüştüm. Demek ki futbolda bir geleceğim vardı. Bunu ilk orada hissettim. Bir sakatlık olmuştu. Hoca herkesi tanıdığı için beni çağırdı, “Sen gel” dedi… Çıktım oynadım. Topu aldığımda daha yetenekliydim. Çalımlar atınca, “Sen şimdiye kadar neredeydin?” diye sordu. İlk maçımda bir asist yapmıştım. Böylece futbol kariyerim başladı diyebilirim.

Futbolla eğitim hayatını nasıl sürdürebildin?

Futbol hayatım ilkokulda başlamıştı. Lise 1’i düz lisede okudum. Ama sonrasında kulüp hayatım başladığı için okullar arası turnuvalar sebebiyle son iki seneyi bir kolejde tamamladım. O zamanlar Karşıyaka Koleji’ydi. Orada dünya ikincisi olduk.

Çok değerli bir başarı… Bu dünya ikinciliğini biraz açar mısın?

Brezilya’da Dünya Liselerarası Futbol Şampiyonası vardı. 2011 yılında Türkiye birincisi olan Kocaeli Karşıyaka Koleji ile bu şampiyonaya katılmıştık. Oraya 13 kişilik bir kadroyla gitmiştik. 20 kişilik kadroyla gitseydik şampiyon bile olabilirdik. Finalde Almanya ile karşılaştık. Almanya’yı gruptaki maçta 1-0 yenmiştik. Ama Brezilya sıcağı çok farklıydı. İnanılmazdı. Biz aynı 13 kişilik kadroyla her gün maç yaptık. Maçlar öğlen 13.00’te oynanıyordu. Güneş tam tepede oluyordu. Kavurucu bir ortamda her gün maç yaptık. Finalde Almanya’ya kaybettik ve dünya ikincisi olduk.

Bu arada kulüp kariyerin nasıl ilerledi?

Gölcükspor’da o adımı attıktan sonra lisansım çıktı. Hayatımın en büyük şanslarından birisi diyebilirim. Futbol altyapısına önem veren bir kulüpte başladığım için çok mutluyum. Şu anki düzen çok farklı. Bizde yıldız, genç ve A takım maçları vardı. 15 kişilik kadromuz mevcuttu ve üç takımda da birlikte oynuyorduk. Bence en büyük şansım da buydu. Çünkü takımca birlikte gelişim sağlıyorduk. Yıldızlarda ve gençlerde birçok şampiyonluk elde ettik. Her girdiğimiz turnuvayı şampiyon tamamladık. En değerli oyuncu seçilmiştim. Bu da bana büyük bir onur vermişti. Necla Güngör Kıragası hocamdan almıştım ödülümü. Ligde ise hep orta sıralarda kalmıştık. Çünkü yaşımız oldukça küçüktü. O dönemde Ataşehir Belediyespor namağlup şampiyonluğa ilerlerken biz o takımı yenip ünvanlarını ellerinden almıştık. Bunları hiç unutmuyorum. Çok güzel anılardı.

Gölcükspor sonrasında seni pek çok takımda izledik.

Gölcükspor’dan Konak Belediyespor’a transfer oldum. O zamanlar Konak Belediyespor’un en iyi dönemiydi. Şampiyonlar Ligi’nde son 16’ya kaldığımız dönemdi. İnanılmaz duygular yaşadım. Çok özel anlardı benim için… Konak Belediyespor’da 3-4 sene oynadım. Hep şampiyonluk yaşadım. O zamanlar ligin kalitesi bu kadar iyi değildi. Şampiyonluklar Ataşehir ve Konak arasında gidip geliyordu. Konak çok kaliteli bir takımdı. Ardından Trabzon İdmanocağı’nda 2 sene oynadım. Sonra yeniden Konak’a transfer oldum. Sonrasında ALG Spor’a gittim ve 5 sene de orada oynadım. Şu an Fenerbahçe’de devam ediyorum.

Kadın futbolunun yükseliş dönemini bizzat yaşayan bir oyuncu olarak bize bu süreci nasıl anlatırsın?

Gerçekten temelinden sonuna kadar kadın futbolunun içindeyim ve çok mutluyum. Gelişimi en net gören insanlardan birisiyim. Bu dönemi yaşadığım için ayrıca gurur duyuyorum. Bu soruyu bana 10 sene önce sorsaydınız, bugünlere gelebileceğimizi hiç düşünemezdim. Çünkü değil sosyal medya, maddî –  manevî hiçbir destek görmüyorduk. Saf futbol aşkıyla oynuyorduk. Bir şeyler olsun diye çok çabaladık… Öz yetenekle çabaladık.

Şu an antrenman şekli bile çok farklı. Şimdi sistemsel bir antrenman programına sahibiz. O zamanlar öyle değildi. E tabiî gençtik ve delidoluyduk. Antrenman bitse bile 5 saat sahada kalıyordum. Şu an her şey çok değişik. Hele ki bu sene futbolcu olduğumu gerçekten hissettiğim bir dönemdeyim. Hem lig hem Millî Takım bazında inanılmaz şeyler yaşıyoruz. Elazığ’da ve Çorum’daki A Millî Takım maçlarında o sahada olduğum için çok mutluydum. Çok şanslı hissediyorum kendimi. Şimdi küçük kardeşlerimizin de bu duyguları yaşamasını istiyoruz. Zaten bütün çabamız da bunun içindi. Bunları görmek beni çok mutlu ediyor.

Millî Takımlara gelirsek, senin ay-yıldızlı hikâyen nasıl başladı?

Gölcükspor’dayken Hasan Hoca bizi U19 Millî Takımı’nın maçını izlemeye götürdü. O zamanlarda da gerçekten iyi oyuncular vardı U19’da… Riva’ya geldik. Tabiî Riva’nın eski dönemiydi. Millî Takım’ı izlediğimde, “Ben burada olacağım” dedim. Bunun için ekstra çalışmalar yaptım. Marmara Üniversitesi ile bir maçımız vardı. Çok güzel bir gol atmıştım. U17 Millî Takımı’nda Nihan Su Hocam vardı o zamanlar… Bana teklif geldi. Gölcükspor’dan Millî Takımlara giden ilk oyuncu benim. Seçildim ve çok mutlu oldum. Seçilmek bir başarıydı ama daha büyük başarı kalıcı olmaktı. Bunun için çok savaştım. Asla yetinmedim. Ekstra çalıştım. “Ben oldum” havasına girseydim asla burada kalamazdım. Çünkü çok yetenekli oyuncular vardı. Benden daha yetenekli oyuncular vardı ama şu an bu anları yaşayamıyorlar. Çalışmadıkları için olabilir, yeteneklerine çok güvendikleri için olabilir. İstediğin kadar yetenekli ol; çalışmadığın zaman kalıcı olamıyorsun.

Büyük kulüplerin kadın futboluna girişini ve bugün ligimizin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsun?

Dediğim gibi eskiden sadece iki güçlü takım vardı; Konak Belediyespor ve Ataşehir Belediyespor… Şu an Fenerbahçe var, Galatasaray var, Beşiktaş var, Trabzonspor var. Bu takımların Kadın Ligi’ne girmesiyle kazanımlarımız çok arttı. Kalite yükseldi. Maddi yöne çok girmek istemiyorum ama para kazanmaya başladık. Kazançlar yükseldi. Bu yüzden çok mutluyuz. Emeğimizin karşılığını alabiliyoruz. Futbol kalitesinin yükselmesi beni çok sevindiriyor. Eskiden belli bir kalite farkı oluyordu. A takımla B takım arasında inanılmaz farklı skorlar oluyordu. Ama şu an rekabet çok arttı. Sondaki ile baştaki arasında inanılmaz bir çekişme var. Bu beni çok mutlu etti.

Yaklaşık 8 aylık bir aradan sonra bu kampı sizlerle birlikte yaşadım. Çok daha geliştiğinizi ve futbola odaklandığınızı görüyorum.

Emeğinizin karşılığını alamadığınız zaman kafanız farklı çalışabiliyor. Benim başladığım dönemde, “Futbol bana ekmek kazandırmıyor, o zaman eğitimime yöneleyim” diyen çok oldu. Ekstra işlere yönelenler de oldu. Ama şimdi emeğimizin karşılığını alıyoruz. Kazanacağımız çok şey olduğunu düşünüyoruz. 30 yaşına girdim, keşke 25 olsaydım şu an… Çünkü şartlar çok güzel. Çok fazla şey kazanabilirdim. Bu yüzden kardeşlerimiz çok şanslı. İnşallah kıymet bilirler ki bileceklerini düşünüyorum… Onların inanılmaz bir geleceği var. Daha başlangıçtayız. Başlangıç bile bu kadar güzelse daha ilerisini düşünemiyorum.

Değirmendere’den Gölcük’e 10 dakikalık mesafeye gitmemiş Gülbin’den dünyayı gezmiş bir Gülbin’e… Futbolun sana kazandırdıklarını anlatır mısın?

Futbolun bana kazandırdığı çok şey var. Ama bu çok farklı bir konu. Buna değindiğiniz çok iyi oldu. Semt değiştirmemiş Gülbin, bugün ülke ülke geziyor. Bu benim için çok önemli. Bu yüzden çok mutluyum. Kendi gelişimim için çok mutluyum. Bunları bana futbol kazandırdı. Bu yüzden çalışma azmim çok yüksek. İyi ki futbola yönelmişim. Mahallede abilerle oynarken bir abimin çalımını görüp o çalımı atabilmek için saatlerce çalıştığımı biliyorum. Herkesten bir şey almaya çalışıyorum. O zaman bile bu düşünceye sahiptim.

Önümüzdeki beş yıl içinde kadın futbolunun hangi noktaya ulaşacağını düşünüyorsun?

Bunu hayal edemiyorum. Bundan sonraki beş sene içinde en kötüsü budur. Millî Takım’la UEFA Uluslar B Ligi’ne yükseldik. Kadın Ligi bazında inanılmaz şeyler olacaktır. Milli Takım’da aldığımız başarılar ligimize çok olumlu yansıyor. Sosyal görünüm açısından inanılmaz bir artış sağladık. Eskiden başarımız gözükmezdi; başarısızlığımız hep göze batırdı. Bugün başarımız da konuşuluyor. B Ligi bir üst lig… Bunun bilincindeyiz. Ben orada en iyisini yapıp iyi sonuçlar alacağımızı düşünüyorum. İnsanlardan kötü yorumlar değil, aksine iyi geri dönüşler alıyorum. Herkes, “Siz oturmuşsunuz. Siz takım olmuşsunuz” diyor. Bence haklılar da. Saha içinde ve dışında inanılmaz bir birlikteliğimiz var. Tabiî bunu başta hocalarımız sağlıyorlar, sağ olsunlar… Necla Hocam olsun, Begüm Hocam olsun, Hilal Hocam olsun; onlarla birlikte bu anları yaşamak benim için çok ayrıcalıklı bir durum. Kendimi çok şanslı hissediyorum.

Aile içindeki konumuna gelirsek… Kendi ayakları üzerinde duran, kendi parasını kazanan, hepsinden önemlisi göğsünde ay-yıldızı taşıyan Gülbin için onlar neler düşünüyor?

Açıkçası futbola başlarken ailemden çok destek alamamıştım. Sadece rahmetli ablamın desteği vardı. Ama şu an ailem millî maçlarımı izliyor. Benimle inanılmaz gurur duyuyorlar. Bu konuda çok mutluyum. Ama tabiî ki bu durumu ablamın da görmesini çok isterdim. Nasip olmadı maalesef.

Mekânı cennet olsun diyelim. Futbolu bıraktıktan sonrası için nasıl bir kariyer planı yapıyorsun?

Öncelikle futbolculuk kariyerimi en iyi yerde, en iyi şekilde noktalamak istiyorum. Şu anki hedefim Fenerbahçe ile şampiyonluk yaşamak… İnşallah bunu da başarabilirim. Sonrasında öğretmenlik hayalim var. Atamayı bekliyorum. Kocaeli Üniversitesi’nde başladım okumaya. Ama Konak Belediyespor’da oynuyordum. Mesafe çok uzaktı. Okumakta sıkıntı yaşıyordum. Kaybedeceğim bir antrenman beni çok geriye atardı. Futbolu tercih ettim. Sonra Siirt Üniversitesi’ne başladım. Eğitimimi orada bitirdim. Kariyerimde kendime kattığım şeyleri; başkalarına da aktarmak istiyorum. Edindiğim deneyimleri öğrencilerime aktarmak ve gelişimi gözümle görmek istiyorum. Böyle bir hayalim var. İnşallah gerçekleştiririm.