” BİZİM ÇAYIMIZ DÜNYA’DA ÜZERİNE KAR YAĞAN TEK ÇAYDIR”

” İKLİM ŞARTLARI DEĞİŞİYOR, 4. SÜRGÜN ÇAYI ALABİLİRİZ.. “

” ÇAYKUR DİDİ YE LİMONATA GELİYOR !”

AlihanTelatar- Rize-BHA

ÇAYKUR Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim, 100 yıl öncesi çayın bu bölgeye gelişinin kolay olmadığını hatırlatarak, gelinen noktada ÇAYKUR 49 yaş çay fabrikası ile kaliteden ödün vermeden üretmeye devam ettiğini söyledi.

“ÇAYIN BÖLGEYE GİRMESİ KOLAY OLMADI”

ALİM ;” Çayın Türkiye’ye gelişiyle ilgili çalışmalar öncesinde de başlamış ama arada sektlere uğramış. 6 Şubat 1924 yılında bir kanun çıkartılıyor. 1917-18-19 yıllarında Prof. Dr. Ali Rıza Erten Kars’a geliyor, Kars’tan Artvin üzerinden buraya geliyor ve bu bölgede ne yetişir konusunda araştırma yapıyor. İnsanları burada tutmak için farklı bir tarım ürününe ihtiyaç olabileceğini öngörüyor. İnsanların bölgeyi terk etmemesi bölgeye sahip çıkması için bu planlama yapılıyor. Batum’da ki çayın burada yetiştirilebileceği bu bölgede uyumlu olduğu kanaatine varılıyor. 6 Şubat 1924’te 407 sayılı 4-5 maddelik bir kanun çıkarılıyor. Bölgede çay ve narenciye yetiştirilebilir, devlet bunu desteklemeli ve teşvik etmeli diyerek çalışmalar başlatılıyor. Zihni Derin’i de görevlendiriyorlar.

Zihni Derin’de eski ismiyle Garal dağı dediğimiz şimdiki Ziraat botanik Bahçesinde 70-80 dönümlük bir arazide fidanlar yetiştiriliyor. Zihni Derin Batum’a geçiyor oradan tohumlar alınıyor Gürcistan’dan hatta bir bahçıvan getiriliyorlar. Bahçelere çay dikiliyor. Bölge insanı da yardım ediyor ve bu şekilde başlıyor. 1930’lu yıllarda çalışmalar hızlanıyor. İlk çay 1938 yılında 130 kg çay üretimi yapılıyor ve bir atölye şeklinde fabrika kuruluyor. 1950’lerde biraz daha fabrika sayısı artıyor ve 1960’larda fabrika daha etkin hallerde kullanılıyor. Bugün itibariyle 49 yaş çay fabrikamız var. Çayın bölgeye girmesi kolay olmadı tabii. İnsanlar bir alışkanlığı var. Mısır ekiyor lahana ekiyor fasulye ekiyor. Çay olursa bu bizim geçimimiz sağlayacak mı diye endişeler var. Devlet teşvik verirse bize verecek mi? Düşüncesi var. İkinci dünya savaşı dönemleri…

Zor koşullar ve halkın endişesi var. Çayın o zor şartlar atında getirilmesi kolay değildi. Hatta bu insanlar Rizeli değil, hepsi dışarıdan gelen insanlar. Gelmişler çayın bu bölgede yetişebilmesi için çalışmışlar. Zihni Derin gibi.. Kendisi aslen Muğlalı. Halen onun yakınları buraya gelir giderler.Çayın ilginç bir süreci var gelişmesi için. Bizim eski bir fabrika müdürümüz Fındıklılı, anlatırdı. Annem bana bir küçük sepet içinde bana çayı verdi ve git falan yere bunu ver ve parayı al dedi. Daha çocuğum, çayı verdim parayı aldım. Annem, otu verdik parayı aldık diye sevinçten ağlıyordu. Çocukken bahçeye giremezdik, girdiniz kırdınız diye korurlardı. Girmeyin derlerdi. Şimdi çocukları sokamıyoruz. Şimdi artık çiftçi değil üreticiyiz ve üreticilikten de çıkmak üzereyiz. Çayımızı yabancılara toplatıyoruz. İlk zamanlarda kalite çok farklı iken yavaş yavaşa orada gerilemeler oluyor. Tüm bunların tekrar geri dönmesi geriyor” İfadesini kullandı.

 

100. yılda kaliteden ödün vermeyelim. Çayımızı biz hasat edelim. Daha çok bahçeye girelim. Kesilen budanan yerlerimizi havalandırarak suyun Toprağa geçmesini sağlayalım diyen ÇAYKUR Genel Müdürü Alim sözlerini şöyle sürdürdü;

” ÇAY BÖLGE İÇİN OLMAZSA OLMAZ STRATEJİK BİR ÜRÜN “

“Biz teknolojiye karşı değiliz. ÇAYKUR olarak teknolojiyi de hep teşvik ediyoruz. Ama Yerinde kullanılması kaydıyla. Motorla toplanıyorsa benzinsiz olması kaydıyla. Şarjlı olmasını istiyoruz ama mevzuatına uygun olmak kaydıyla… 2,5 yaprak şeklinde. Odun çöp yabancı madde olmaması kaydıyla toplanması şartıyla. Şarjlı olan motorlarında bir kurala uyması lazım. Çay zamanı geldiğinde bizim insanımız Karadeniz gibi hırçınlaşıyor. Ne dersek tersi oluyor. Ne söylesek haklısın haklısın diyorlar ama o çay zamanı bir beze bakalım dediğimizde, insan huylanıyor ve neden bakacaksın diye tepki veriyor. Bir açın bakalım, çay havalansın yanmasın çünkü bekleyecek arabaya yüklenecek…

Ama insanlar başka anlıyor, hiçbir şeyden taviz vermiyor. Şimdi anlatıyor insanlar haklısın diyor. Ama yine Mart geldi mi kime kazdıracağız düşüncesi başlıyor. Hep işçilik üzerinden gidiyoruz. Bahçemize kendimiz değil de hep işçileri sokmaya çalışıyoruz. Bir yere kadar… Bir yerden sonra artık bu işlerin de sonu gelecek diye düşünüyorum.

Belki 10 yıl sonra bizler bahçeye girmediğimizde çaylıklar yevmiyeye verilecek. Biz diyoruz ki çocuklarımızla, gençlerle girelim onlar da görsün, bilsin. Bu sadece para için değil ama bu bizim bahçemizdir biz de girelim mantığını yerleştirmek lazım. Biz çaya Kemalpaşa’da başlıyoruz. Anaokulu öğrencilerini bahçeye götürüyoruz çaya sokuyoruz ki akıllarında bu kalsın. Hatıraları olsun. Genç nüfusa bunu indirmek istiyoruz. Ayrıca bölgemizde eskisi gibi değil. Üniversite var Rize de şimdi ziraat fakültesi var. Biz istiyoruz ki özellikle ziraat fakültesiyle iç içe olalım çaylıklarda…

Çay eksperliği okulunda öğrenci yetiştiriyoruz ama çay eksperimizin okulda gördüğünü hiçbirini uygulayamıyor. Hem üretici yardım edecek hem çay eksperliği okuyanlar destek verecek hem Ziraat fakültesi de bunu fabrikalarda işliyor. Daha farklı bir değer verip çayı eski haliyle teknoloji yardımıyla değerlendirmemiz lazım. Hepsi birbiriyle bağlantılı olarak ilerlemesi gerekiyor. Ama günümüzde 100. Yılında çayın her şeyini değerlendiriyoruz. Atık diye bir şey yok artık. Her atık bir başka maddenin başlangıcı oluyor. Gübre olarak yakacak olarak kullanıyoruz. Atık falan kalmıyor. Hepsi bir şekilde kullanılıyor. Çay artık hayatımızın her alanında kullanıyor.

Çocukluğumuzda hatırlarız… Büyükler konuşurdu. Yılmaz Telatar ile ÇAYKUR kar etmiştir. Yılmaz Telatar döneminde de çay fabrikaları bacaları o dönemde başlamıştır. O günden bugüne 49 yaş çay fabrikamız var. Bölgemizde dışarıdan insanlar gelirdi çalışmaya. Şimdi hepsi bölgemizin insanı. 10 bin kişi çalışan hepsi bölge insanı 6 ay gibi bir dönemde çalışsa da bizim insanımız zekası gereği yılın geri kalanında farklı işlerde bulup hayatlarını idame edebiliyor. Çay bölge için olmazsa olmaz stratejik bir ürün. Bunu yapısına uygun değerlendirmek lazım” Cümlesini kullandı.

“783 bin ton yaş çaydan 150 bin ton kuru çay üretildi”

Yaş çay alımında genel anlamda sıkıntı yaşanmadığını dile getiren Alim ; ” 2 sene öncesinde çay ihtiyacı biraz daha fazla görünüyordu bayram havasında geçiyordu. Bu yıl aslında kampanya güzel geçti. Mayıs ayında hiçbir sıkıntı olmadı. 2. Sürgün de yine aynı geçti aslında ve kontenjanı 10 kiloya düşürmedik. 30 kg. dan gitti. Bazen birkaç gün 25 kg. düştü. 10 gün zaten bir sıkıntı oldu. Üreticiye yansıtmamak için elimizden gelen her leyi yaptık. Fabrikada tarihinde yere çay serilmemiştir ama yere de çay serdik sonradan değerlendirdik kullandık.

3 günlük bir tatilde o yoğunluk o dönemde dışarıdan gelen üreticiler 3 gün de çayı bitirip gitmesi o güzellikleri alıp götürdü. Kaldı ki ondan sonra serbest bıraktık çayı ve hiçbir sıkıntı olmadan devam ettirdik çayı. O da normal şartlarda dışında gelişen bir şeydi. Bu da bir sıkıntıymış gibi yansıtıldı. Ama dışarıdan gelenler hem bizi hem de özel sektörü zora sokmuştu. Özellikle de hafta sonları bunu yaşadık. 3. Sürgünde de serbest alım devam etti. Ben 2024’ün de 10 günlük bir sıkıntı oldu gibi görünüyor ama bu dışarıdan gelenlerden kaynaklı olduğunu söylememiz gerekir. Kurumdan ya da özel sektörden kaynaklı olmadığının altını çizmek gerekiyor. Kota zaten inanılmazdı. Tarihinde değil belki de bundan sonraki tarihinde de olamayacak bir kotaydı. Özellikle 3. Sürgünde 750 olması inanılamaz yüksek bir kotaydı. Ama biz her ne olursa olsun üreticinin yanındayız. Üretici menfaatleri kurum menfaatlerinin de önünde geliyor. Üretici menfaatleri her şeyin önünde geliyor” Dedi.

EN ÇOK ÇAY AVRUPA ÜLKELERİ İÇİYOR, EN BAŞTA İSVİÇRE VAR!..

Eski insanlar şunu biliyor bazen çay alımının 8 kiloya indiğini biliyor. Bazen sosyalın yanında bir gün daha alınmadığını biliyor. Biz sosyalın dışında hiçbir şey yapmadığımız gibi kontenjanı hiçbir zaman indirmedik biz. 30’un altına indirmedik. Hatta ta 2018’den beri hiç indirmedik. 2018 de En kötü ihtimal 15 olabilir dedik onun altında olmayacak dedik. Devamlı yüksek tuttuk. Kotalarda yüksek. 783 bin ton çay aldık neticede. 150 bin ton civarında kuru çayımız oldu.

Bir aylık bir çay satışımız var. 130-132 bin ton civarında çay satışımız olacak. Yurt dışına da 3 bin tonu geçecek, bu istenilen bir seviyede değil. 110 ülkeye giden çayımız var. Dolaşım çok fazla ama maalesef istenilen düzeyde değil. En büyük satış Avrupa’da… İsviçre ise en çok çayımızın içildiği yer. 2 bin tonu direkt Avrupa ülkelerine gidiyor. Dünyanın yarısından çoğuna az ya da çok da olsa gidiyor. Bunun yukarıya çekilmesi hesaplarını yapıyoruz. Didi’de bugüne kadar 100 milyon litre yapıyorduk bugün itibariyle 110 civarındayız ama bu ay ile 115 milyon litreyi geçeceğiz diye planlıyoruz.

 

 

 

ÇAYKUR Didi’yi satacak gibi çıkan haberler doğru olmadığını belirten Alim ; ” Bunu konuşmak bile tuhaf bir şey. ÇAYKUR’un hiçbir şeyini satma gibi bir derdimiz olmadığı gibi Didi’yi biz daha da detaylandırmak istiyoruz. Mesela kışın ÇAYKUR Didi limonata gibi. Bizim derdimiz ürün çeşidini arttırmak. Normal kuru çayda olduğu gibi 80 markayla altında kırılımıyla 110 un üzerinde çeşit koyduk hatta mağazalarımızda görünüyor zaten. ÇAYKUR daha nasıl ileriye gider onun hesabı yapılıyor. Hiç öyle, satalım, kırpalım gibi düşünceler yok, olmaz da…

Organik çay da kiloya destek veriliyordu. Şimdi alana döndük. Hem kurumun hem üreticinin menfaati için. Hem kişi yaparken boşun hamallık yapmasın istedik ve bu kötü de kullanılıyordu. Buna denk geldik ve iptal ettik ve hoş olmadı bu üreticiler arasında. Konvansiyonel satabiliyordu insanlar. Bilinçli ya da bilinçsiz. Bunlara engel olmak için tekrar dekara dönelim dedik. Gerçek üretici gerçek parasını alıyor zaten. Dekarına da 10 bin lira verdik. Kilo başı verseydik 9 bin civarıydı biz de yukarı yuvarladık. Oradaki sıkıntımız halen kişilerin organik ürünlere karşı olan isteksizliği var. Herkesin hala ilk tercihi organik çay değil. Satışı az olunca ister istemez elimizde kalıyor. Yeri gelir yurtdışında satışı patlar. Bu konu da daha temkinli gidiyoruz. Gelecek içinde var olabilecek çay üretimi için sıkıntılar olabileceği de görünüyor. Kuraklık arttıkça bizim çayımıza da talep artacak. Zaten bizim çayımız üzerine kar yağan tek çaydır. Sağlık açısından da bunu destekleyen akademik makaleler de var. Çayın tarihi de çok eski. Milattan önceye gidiyor. Bunun bizde ki değerini gelecekte daha iyi göreceğiz.

Çayın başka ülkelerde de çeşitli alanlarda kullanıldığını görmekteyiz. Giyim eşyasında bile. Japonya da yeşil çayla ilgili çok detaya rastlanmaktayız. Yeşil çay ekmeği, makarnası, detoks çayları… gibi. Diğer yerlerde siyah çay ağırlıklı. Bizim kadar çeşitliliği olan yoktur diye düşünüyorum. Mesela; Beyaz çaydan krem yapılacak. Tohumundan çıkan yağdan da farklı bir ürün yapılacak. Pek çok ar ge çalışması yapılmaktadır. Bizde oldukça geniş bir çalışma var bu anlamda.

Beyaz çay bu sene yine olmadı. Bu sene ki beyaz çay kilo fiyatı 4 bin lira olmasına rağmen beyaz çayı toplatamadık. 300 kilo civarında bir çay aldık. O da mağazalarda kapış kapış gidiyor. Yok satıyor. Çocukların bile toplayabileceği bir çay. Onun için diyoruz çocuklarda girsin bahçeye. O tepesini toplasın siz de gerisini toplayın. Birisinden 4 bin lira diğerinden 19 lira alıyorsun. Ama olmuyor. Biz tuhaf bir yere doğru gidiyoruz. Umarım farkına varırız da geriye gideriz. Bu bir de sağlıktır. Çay toplamak. Özellikle mayıs çayı toplanırken.

İklim şartlarına göre çay sürümü de değişiyor. Şimdi 4. Sürgünü alıyoruz. Mayıs ayı çayı ötelenirse yine 4. Sürgünü alabiliriz. Bundan sonra da olabilir diye öngörüyoruz. Fazla sürgün olması için bir gerginliğe kapılmaya gerek yok. 1 milyon 400 bin tonu geçmiş bulunmaktayız. Bu tabii iklim ve hava şartları bunu etkiliyor. Temmuz ağustos aylarında yağmur azalır sıcak çok olursa çayın verimi de düşebilir. İnşallah bu olmaz” Dedi.

“HİÇ BİR İLE BÖYLE SICAK PARA GİRİŞİ OLMUYOR!”

Bu yıl 13 milyarın üzerinde de üreticiye bir ödeme yapıldı diyen Çay İşletmeleri (ÇAYKUR) Genel Müdürü Yusuf Ziya Alim; Sadece yaş çay bedeli bu. Hiçbir ile böyle sıcak bir para girişi olmuyor. Bunun yüklemesi var nakliyesi var…. Bunları üzerine kattığınızda 20 milyarın üzerinde bir sıcak paranın bu bölge için gelmesi gerçekten müthiş bir şey. Artvin Trabzon ve Rize için ki bunun %70’i Rize alıyor… Buradaki insanı burada tutmak için çok önemli bir maddi koşulu oluşturuyor.

Şuan da taşınacak fabrikamız için niyetimiz var. Mesela İyidere’de ilk etapta belki yoktur ama bu fabrikalar şehrin içerisinde kaldı. Cumhuriyet Gündoğdu şehrin içinde kaldı. Bu fabrikaların daha içerilere taşınması mantıken de doğru olacağını şehrin hava alması içinde daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Pazar’ın da içeriye taşınması… Hopa, Arhavi’de de fabrikalar şehrin tamamen göbeğinde bulunuyor. Bu fabrikaların daha içeriye taşınması için çalışmalarımız var. Bu ekonomik sıkıntılardan kurtulursak bu taşımaların yapılması için çalışacağız. Sıfır fabrika projesi ve taşıma projelerimiz var ama ekonomik durumun düzelmesi lazım” Cümlesini kullandı

“MAYIS AYININ TAMAMINI ÇAYKUR OLARAK ALMAYA TALİBİZ!”

Alim, 2025 in ilk sürgününün tümüne talibiz diyerek, şöyle devam etti: ” Bu sene de biz borsaya yazı yazdık.160 liradan dökme çay satacağız. İhtiyacımız var. Çünkü Önümüzde ki sezon depoları boşaltacağım ki üreticiden çay alayım. Ziraat odalarıyla toplantı yaptık. Şöyle Bir anlaşmaya vardık. Tabii biz istedik onlarda onayladı. Mayıs ayının tamamını ÇAYKUR olarak almaya talebimiz var. Mayıs ayını kimse başka yere vermesin. Biz tamamen alacağız yeter ki üretici de bizi beklesin. 2025’in ilk sürgününün tümüne talibiz.

Serbest bölgenin olduğu alanda ki top sahası yapılıyor. Anlaşma yapıldı. Söz hakkı yer bizim. Kullanım açısından Valilikle, gençlik spor il müdürlüğü üzerinden ortak bir protokolle başladık. Çalışmalar başladı. Güzel bir alan çıkacak. Zeminde yenileniyor. Depolara çay koyuyoruz. Depolar dolu. Gümrük müdürlüğü vardı orada. Onları çıkardık. E-Ticareti o tarafa taşıyoruz. Onun binası olarak o alanı değerlendireceğiz. E-ticareti de büyütmeyi planlıyoruz. Çok da güzel gidiyor. Aylık 1 milyondu. Aylık 2-3 milyona çıkarmayı düşünüyoruz. Aslında bacasız fabrika gibi bir durum oluyor. Orada güzel bir yerimiz var. Zaman içerisinde orası komple bir yenilenmeye girebilirse oraya ileri de tüm sosyal tesislerinin içinde olan tüm detayların bir arada olacağı bir genel müdürlük yapılabilir.

Türkiye’nin çeşitli illerinde olan ÇAYKUR satış mağazaları da kendiliğinden zaman içerisinde kendini gösteriyor. Özel bir şey yapmıyoruz. Mesela Erzurum başladığında bin lira başlıyordu sonra günde 10-15 bine çıktı. Diyarbakır’da bizim mağaza olduğunda burada niye mağaza açıyorsunuz dediklerinde bile merkezinde de olmadığı halde şimdi kendiliğinden reklam oluyor ve satış yapılıyor. İnsanlar duyuyor biliyor. Kayseri’de de öyle. Ankara zaten bakanlık alanında olduğundan zaten farklı bir yapısı var. İstanbul Sarıyer’de gelen geçen uğruyor mesela. Oraya bir de şarj istasyonu düşünüyoruz. En güzel satış yapılan yerler, Tirebolu, genel müdürlük, cumhuriyet… İstanbul tam bilinmiyor hala Satışlar artıyor. Kendiliğinden daha da artacak. Ziraatta yaz sezonu satış çok oluyor. Oraya da şarj istasyonu düşünüyoruz. Kemalpaşa’da bayağı satış arttı. Batum’dan gelip çay alıp Batum’da mağazasına koyup satış yapıyor. TOKİ’de bizim çalışmamız yok. Daha önce bizim bayimiz vardı. Yine o bayimiz açtı. Bunu teklif edenler oluyor. Ankara’da Gaziantep’te de bayi olarak açmak isteyenler var. Aynısı yaparsan aç diyoruz, geri çevirmiyoruz. Bayilikte güzel bir getiri sağlıyor ” İfadesini kullandı..