Aydın’da vali ve protokol üyeleri halkla iftar yaptı

Aydın’da vali ve protokol üyeleri halkla iftar yaptı

BHA/AYDIN

Tarih Sahnesinden Çekilen Kentler
Milet, Priene, Efes ve Afrodisias gibi şehirler, Antik Çağ’da binlerce insanın yaşadığı, ticaret yaptığı ve kültürel gelişimin zirveye ulaştığı yerlerdi. Ancak bugün bu kentlerin sokaklarında sadece taş duvarlar ve yıkılmış sütunlar var. Peki, bu şehirlerin halkı nereye gitti?

Terk edilme sürecinde birçok faktör etkili oldu. Doğal afetler, savaşlar, ekonomik çöküşler ve iklim değişiklikleri, bu büyük şehirlerin sonunu hazırlayan başlıca etkenlerdi. Örneğin, Milet ve Efes gibi kıyı şehirleri, Menderes Nehri’nin taşıdığı alüvyonlarla dolarak limanlarını kaybetti. Denizle bağlantısı kesilen bu kentler, ticari önemini yitirdi ve halkları göç etmek zorunda kaldı.

Depremler de antik kentlerin sonunu hızlandırdı. Hierapolis, Tralleis ve Afrodisias gibi şehirler, büyük sarsıntılarla yıkıldı ve zamanla tamamen terk edildi. Bunun yanı sıra, Persler, Romalılar ve Osmanlılar gibi büyük imparatorlukların istilaları, halkın yer değiştirmesine neden oldu.

Kayıp Halklar Aslında Burada mı?
Tarih kitaplarında “kaybolan” olarak anılan bu halklar, gerçekte hiçbir zaman tamamen yok olmadı. Antik kentlerden göç eden insanlar, Anadolu’nun farklı bölgelerine dağıldı. Efes halkı Selçuk’a, Milet halkı Söke ve çevresine, Priene halkı ise civardaki köylere yerleşti.

Göç edenler, zamanla yeni kültürlere adapte oldu. Eski Yunan ve Roma halkları, Bizans döneminde Hristiyanlaştı, Osmanlı döneminde ise Müslüman oldu. Ancak gelenekleri, mimari tarzları ve hatta bazı yerel lehçeleri, bu kültürel sürekliliğin izlerini taşıyor.

Son yıllarda yapılan genetik araştırmalar da ilginç sonuçlar ortaya koyuyor. Anadolu’da yaşayan halkların genetik mirasının, antik Likya, Karya ve İyonya halklarıyla büyük benzerlikler taşıdığı tespit edildi. Bu da gösteriyor ki, aslında antik kentlerin halkları kaybolmadı; onların torunları bugün hâlâ bu topraklarda yaşıyor.

Sessiz Taşların Anlattığı Hikâye
Bugün Anadolu’nun bir köyünde yaşayan bir çiftçi, farkında olmadan Afrodisias’ın ünlü heykeltıraşlarının soyundan geliyor olabilir. Veya bir öğretmen, Priene’de felsefe dersleri veren bir düşünürün torunu olabilir. Antik kentlerin sessiz taşları, aslında büyük bir medeniyetin yok olmadığını, sadece kimlik değiştirerek varlığını sürdürdüğünü fısıldıyor.

Belki de o kayıp şehirlerin insanlarını tanımak için geçmişe değil, bugüne bakmalıyız.